top of page

Aşırı Özgüven Önyargısı




Sydney Opera Binası’nın 1957 yılında inşaat için yapılan ilk tahmini maliyeti 7 milyon dolardı ve 1963 yılına kadar tamamlanacağı öngörülmüştü. Ancak işler beklendiği gibi gitmedi ve hatta hiç de beklenmeyen bir yön aldı.


Projeyi tamamlamak fazladan bir on yıl sürdü ve toplam maliyet 102 milyon dolara ulaştı; bu tutar ilk tahminin 95 milyon dolar üzerindeydi…


Peki, mimarlar neden bu kadar büyük bir binanın inşaatının yalnızca birkaç yıl süreceğine inanmış ve bütçeyi bu kadar büyük ölçüde nasıl küçümsemişlerdi?


Çünkü bu insan özgüveninin ve planlama yanılgısının mükemmel bir örneği..


Konumuz: Aşırı özgüven! İnsanların kendi yeteneklerini ve öngörülerinin doğruluğunu abartması meselesi.


Bir süredir davranışsal ekonomi dersleri alıyorum ve insanların yalnızca ekonomik değil herhangi bir konuda karar alırken etkisi altında kaldığı pek çok önyargı (bias) hakkında inceleme yapma imkanım oldu. Özellikle üzerinde durduğumuz Daniel Kahneman’ın çalışmaları, insan düşüncesinin akıntıya karşı yüzdüğü noktaları ortaya koyuyor. Ancak, onun bile kabul ettiği bir gerçek var: karar verme süreçlerimizdeki kusurları tamamen ortadan kaldırmak neredeyse imkansız.


Kahneman, bir sihirli değneği olsa, ilk olarak aşırı özgüveni ortadan kaldırmayı tercih edeceğini ifade ediyor. Çünkü bu ön yargı, hükümetlerin savaşların hızlıca kazanılabileceğine, büyük projelerin ise bütçe dahilinde tamamlanacağına inanmasına neden oluyor, istatistikler tam tersini söylese bile. Çok yakın tarihe baktığımızda Rusya Ukrayna savaşının 1 haftadan fazla sürmeyeceğini, Ukrayna’nın hemen teslim olacağını pek çok savaş ve strateji uzmanı ifade etmişti, sahi üzerinden kaç yıl geçti? Şimdi birkaç gün sonra göreve başlayacak olan Trump’tan bekliyor tüm dünya bu gelişmeyi ve kim bilir belki de yine bir aşırı özgüvenle tüm sorunların hallolacağını ümit ediyor.


Aşırı özgüvenin pek çok alt bileşeni mevcut:


  • Aşırı Tahmin (Overestimation): Kendimizi olduğumuzdan daha iyi, daha zeki, daha hızlı, daha yetenekli, daha çekici, daha popüler vb. olduğumuzu düşünme eğilimidir.

  • Aşırı Konumlandırma (Overplacement): Özellikle rekabetçi bağlamlarda, başkalarına kıyasla daha yüksek bir sırada olduğumuza inanma eğilimidir.

  • Aşırı Kesinlik (Overprecision): Kararlarımızın ve yargılarımızın doğru olduğuna gereğinden fazla güvenme eğilimidir.


Aşırı özgüvene yol açan ve bunu tetikleyen pek çok başka önyargı (bias) de mevcut. Çünkü genel olarak:  


  • Başarıya giden yolları hayal etme eğilimindeyiz, ancak başarısızlık yollarını göz önünde bulundurmayız.

  • En olumlu beklentilerimizi temel alırız, ancak bunların gerçekleşmesini engelleyebilecek faktörlere yeterince uyum göstermeyiz

  • Dünyanın, aslında olduğundan daha kontrol edilebilir ve öngörülebilir olduğunu düşünme eğilimindeyiz.

  • Kendi yeteneklerimize odaklanma eğilimindeyiz, rakipleri çoğunlukla göz ardı ederiz.

  • Başarının olası olduğunu, başarısızlığın ise olmadığını rasyonelleştiririz.


Eminim hepimiz hayatımızda en az bir kez aşırı özgüven patlaması yaşayanlara denk gelmişizdir, özellikle de iş hayatında ve aynı koltuklarda uzun yıllar oturan kişilerde böyle bir eğilim fazlaca olur. Bu kişiler kendi kararlarının doğruluğuna sonsuz bir inançla bağlı olurken eleştirel düşünceye de asla tahammül edemezler.


Kendi giriştikleri işlerin mutlaka başarılı olacağına inanır hatta normal şartlarda aylar sürecek bir işi veya projeyi aşırı iyimser bir tutumla normalden çok çok daha kısa sürede ve en iyi şekilde yapacaklarına inanırlar. Warren Buffet’ın ünlü sözünü portföy yönetimine yeni başlayan arkadaşlar için kullanırız, çok da severim. Buffet der ki "aynı anda dokuz kadını hamile bırakarak bir ayda çocuk sahibi olamazsınız”. Zaman, sabır ve gerçekçi olmak önemlidir.


Psikolojide, bu “doğrulama yanlılığı” (confirmation bias) olarak bilinir; insanlar mevcut bilgileri kendi görüşlerini destekleyecek şekilde yorumlar. Felsefi açıdan bakıldığında ise bu, Platon’un çok boyutlu gerçeklik anlayışıyla ters düşer, zira Platon gerçekliğin çok yönlü bir şekilde ele alınması gerektiğine inanır.


Dünyanın daha kontrol edilebilir ve öngörülebilir olduğuna inanma eğilimi de önemli bir yanılgıdır.

Hatta liderlikte her türlü riski bertaraf etmeye, hep geleceği planlamaya odaklanır ve bazen gerçekten aldığımız önlemlerle tüm riskleri bertaraf ettiğimizi düşünürüz. Okuduğum bir kitapta geçen şu cümle beni çok etkilemişti: “Risk her şeyi düşündüğünüzü düşündüğünüzde geriye kalandır”.  Harika bir anlatım, aynı zamanda neden her şeyin kontrolünü elimizde bulundurduğumuza düşme yanılgısına kapılmamak gerektiğini de hatırlatıyor.


Amerika’da 11 Eylül sabahı yayın yapan bir TV spikeri “Bugün hava açık ve güneşli, muhteşem bir gün olacak” dedikten saatler sonra tarihin büyük felaketlerinden birini başka bir spiker aynı gün saatler içinde anons etmek durumunda kalmıştı.


Aşırı özgüvene sebep olan bir başka ön yargı da bilgi ve perspektif yanlılığı. Şirket liderleri, kendi yeteneklerine fazlasıyla odaklanarak rakiplerini, piyasanın diğer oyuncularını, kendilerine bağlı olmayan dış faktörleri, aldıkları kararların işveren markasına ve iş sonuçlarına etkilerini göz ardı edebilirler. Psikolojik olarak, bu durum bazen narsistik liderlik riskine işaret ederken, felsefi açıdan, Empedokles’in doğanın döngüselliğine dair düşünceleriyle ters düşer; çünkü her şey birbiriyle bağlıdır ve olayları bütünlük penceresinden de görmek gerekir.


Özetle, insan zihninin bu doğal yanlılıklarını fark etmek ve onları düzeltmeye çalışmak, hem bireysel hem de kurumsal düzeyde daha sağlıklı kararlar alınmasını sağlayabilir.


Takip ettiğim pek çok kişi ve ben de zaman zaman Linkedin'de liderlik, kurumsal yönetim ve benzeri konular üzerine görüşlerimizi yazıyoruz ve bazen bunlara gelen eleştirilerden biri “evet bunları biliyoruz ama gerçek dünyada kimse bunları yapmıyor, pratikte böyle liderler yok” şeklinde. Evet belki bazı kurumlarda öyle ama değiştirmek için farkındalık oluşturmak gerekiyor.


Farkındalık için önce kendimize bakmayı öğrenmemiz lazım. Burada paylaştığımız durumlar olaya sadece teleskopla uzaktan bakmayı sağlıyor, halbuki derine inip kendimizde gördüğümüz ve özellikle de değiştirilmesi gerekenlere mikroskopla yakından baksak acaba nelerle yüzleşeceğiz.


Liderlik önce kendini tanımakla başlar, kendimize zaman zaman:

  • Acaba ben özümü anlamak için ne kadar çaba harcıyorum?

  • Aldığım kararlarda hangi ön yargılarım beni yeterince sorgulanmamış ön yargılı kararlara sürüklüyor?

  • Teleskop ve mikroskop kullanımı arasında denge kurabiliyor muyum?

  • Aşırı özgüvenim nerden kaynaklanıyor, acaba bilgi eksiliğimden mi yoksa riskleri hesaplamamaktan mı? Cahil cesareti diye bir durum var sahiden..


Bireylerin pozisyonu ne olursa olsun kendi davranışlarının ardındaki nedenleri anlaması ve hatta dış dünyayı anlama becerisini geliştirmesi gerekiyor. Bu becerinin sadece bilgiyle olması mümkün değil, bilgelik zekasına erişmek için psikoloji, felsefe, sanat gibi alanlarda da kişilerin kendini geliştirmesi, teknik ve yönetim becerileriyle insana özgü becerileri harmanlaması artık bir zorunluluk.


Büyük başarılar genellikle cesur kararlarla başlar, ancak bu cesaret aşırı özgüvene dönüşürse riskler artar.


Aşırı özgüven mağduru olmamak ve daha etkili bir liderlik sergilemek için etkili bir kaç öneri:

  1. Gerçekçi Planlama Yapın,

  2. Verilere dayalı kararlar alın,

  3. Beklenmedik gecikmelere karşı planlarınızda esneklik sağlayın,

  4. Geribildirim Kültürünü Benimseyin; tek başına her şeyi bilmeniz mümkün değil. çeşitli bakış açıları kararlarınızı güçlendirir.

  5. Ekip üyelerinizin eleştirilerini ve önerilerini teşvik edin.

  6. Kararlarınızı uygulamadan önce, "Şeytanın Avukatı" rolünü üstlenen bir kişiden planınızı sorgulamasını isteyin.Öğrenmeye Açık Olun: Aşırı özgüven genellikle “her şeyi bildiğinizi” düşünmekten kaynaklanır. Öğrenmeye açık bir zihinle hareket etmek, bu tuzağı önler.

  7. Mentorlardan destek alın. Alanında uzman kişilerden farklı perspektifler edinin.

  8. Ekip Dinamiklerini Güçlendirin: Liderlik bireysel bir başarı değil, ekip başarısına dayalıdır. Aşırı özgüven, ekip üyelerinizin katkılarını görmezden gelmenize neden olur,

  9. Delegasyon yaparak, ekip üyelerinize karar alma süreçlerinde yer açın.

  10. Ekip içinde uzmanlık alanlarına göre sorumluluklar dağıtın ve güvenin.

  11. Mutlaka ama mutlaka Öz-Değerlendirme Alışkanlığı Edinin: kendi liderlik tarzınızı ve karar alma süreçlerinizi düzenli olarak sorgulamak aşırı özgüven tuzağına düşmemenize yardımcı olur.

  12. Her büyük kararın ardından, ne işe yaradı, ne yaramadı? sorularını sorun.

  13. Dışarıdan bir göz kullanın: Danışmanlar ya da objektif bir mentor/koç kararlarınızı değerlendirebilir.

  14. Kaynaklarınızın kapasitesini gerçekçi bir şekilde analiz edin.

  15. Uzun vadeli planlar için önceliklendirme yapın ve aşırı iyimserliği engelleyin.


ve etrafınızda her zaman size evet diyen (yes- sir!) kişiler yerine objektif olarak sizi değerlendirebilecek kişiler bulundurun, öyle ki bu kişiler en yanlış kararlarınızda bile size gerçekten hata yaptığınızı söylemeye cesaret edebilsinler !

 
 
 

Comments

Rated 0 out of 5 stars.
No ratings yet

Add a rating
bottom of page