top of page

Gürültülü 20’lerden Sessiz 20’lere


ree

Yirminci yüzyılın başında, dünya 1. Dünya savaşından çıkarken insanlık da yepyeni bir döneme adım atmıştı.


Gürültülü 20’ler veya Roaring Twenties !


Gürültülüydü çünkü şehirlerin ışıkları geceyi gündüze çevirmiş, otomobiller herkesin ulaşabileceği araçlar haline gelip sokakları doldurmuş, caz müzik, dans partileri, vakumlu elektrik süpürgeleri, radyo ve televizyon dünyasındaki değişiklikler derken dünya teknolojinin hızına şaşırır haldeydi.


Ekonomiler hızla büyüyor, teknolojik devrim her alanı sarıyordu.


Elektrik, tıpkı bugün yapay zekanın yaptığı gibi üretimden ev hayatına kadar her şeyi baştan tanımlıyordu. Seri üretim ve tüketim kültürü doğmuş, reklam ve kredi ekonomisiyle sıradan insanların bile yaşamı değişmişti. Elbette bu büyümenin gölgesinde gelir adaletsizliği artıyor, tarım sektörü çöküyor, finansal piyasalardaki balon şiştikçe kırılganlık da artıyordu.


1929 yılındaki büyük çöküşe kadar bu tüketim çılgınlığı ve coşku devam etse de her yükselişin bir bitişi veya yavaşlaması olduğu gibi bu dönem de sona erdi, orası başka bir uzun hikaye….


Buraya kadar size bir şeyler tanıdık geldi mi?


Gözünüzün önüne şimdi çılgınca arzulanan dyson elektrikli süpürgeler😊 yapay zeka destekli küçük ev aletleri, elektrikli otomobiller, gece gündüz uyumayan kripto borsaları ve daha pek çok şey geliyor mu?


Şimdi bir asır sonra, benzer bir eşiğin üzerindeyiz.


1920’lerin başında nasıl ki 1. Dünya savaşının bitişi yeni bir psikolojik doğuşu başlattıysa, 2020’lerin başında bizim yaşadığımız Covid de benzer bir yeni çağı başlatan en önemli tetikleyici oldu.


Savaş değildi belki ama benzer ölüm korkusu, belirsizlik, kapanma, izolasyon ve ardından gelen dijital patlama, dijital ekonomilere dönüş, teknolojiye yöneliş ve yeni üretim biçimleri bugünün gürültülü 20’leri tetikleyen en önemli olaydı.


Bugün geldiğimiz noktada yapay zeka insanlığı yeniden tanımlıyor…Bilginin üretim biçimi değişiyor, fabrikaların motorları yerini artık algoritmalara bırakıyor..


Ama bu çağ çok daha sessiz. Çünkü ilerleme artık kod satırlarında;  gece gündüz durmadan çalışan silikon vadisi, teknokentler, girişimler, startuplar ve pek çok kuruluş yeni çağın üretim anlayışıyla sessiz ve derinden ilerliyor.


Ancak ekonominin gürültüsü daha az gibi görünse de dalgası çok çok daha büyük…


Finansal dengeler yine karmakarışık, jeopolitik riskler yüksek, faizler de uzun süredir zirvede.


Yine bir yüzyıl önceki gibi heyecanla ama belirsizlikle ilerliyoruz. Hatırlarsanız bu yeni çağa iş dünyası olarak isim bulmuştuk: VUCA


Bugün sermayeden çok daha değerli olan bilgi, kas gücünden yeğ olan algoritmik zeka, ve şirketlerin dayanıklılığını da artık sadece bilançolarla değil öğrenme kapasitesi ve değişime olan uyum yeteneğiyle ölçüyoruz.


Bu da liderlik anlayışımızı tamamen değiştiriyor haliyle.


Sadece rasyonel değil, aynı zamanda esnek olan, değişim ve beklenmedik olaylar karşısında donup kalmayan, sezgilerinin ve davranışlarının farkında olan liderlere ihtiyaç duyulan bir çağdayız.

1920’lerin sonu bize her hızlı büyüme ve değişimin bir taraftan kırılganlığı da artırdığını gösterdi.


Bugün de aynı riskleri taşıyoruz; ekonomik açıdan bakarsak aşırı değerlenmiş teknoloji hisseleri, sürdürülemez büyüme hareketleri, küresel borç yükleri ve bir taraftan yapay zekanın yarattığı bağımlılık günümüzün takip edilmesi gereken sinyalleri.


Peki fark ne?


Fark, bugün artık geçmişi bilip ondan öğrenip ders çıkaracak duruma gelmiş olmamız. Tarih geleceği göstermese de yön çizme konusunda mutlaka bir fikir veriyor.

Doğru farkındalıkla hem teknolojiyi hem de insanı birlikte dönüştürecek bilince artık sahip olduğumuzu düşünüyorum. Her şeyin yeniden tanımlandığı ama hiçbir şeyin tam olarak yerine oturmadığı bu “ara çağda” hangi değerleri yanımıza alıp nereye ilerlemeyi seçeceğimiz önemli bir belirleyici faktör olacak…


 
 
 

Yorumlar

5 üzerinden 0 yıldız
Henüz hiç puanlama yok

Puanlama ekleyin
bottom of page